Blog

Bir sabah yalnız, ıslak bir yatakta, nemli, bilmediğin, bok kokan bir odada uyanmak kadar çaresiz hissedersin.

Yalın ayak, ayağına batan bir o kadar taş, sustuğun bir o kadar cümle, düştüğün bir o kadar çukur… Dönüp arkana baktığında yalnız başına tüm yolu geri dönmek zorunda hissedersin.

Akşamdan kalma, sevmediğin birinin yanında, üstün başın doğmayacak çocuklarla doluyken o sabah başlayan ve asla geçmeyeceğinden emin olduğun migreninle savaşır gibi hissedersin.

Küçücük, siktir boktan bir közü galonlarca suyla söndürmeye çalışırken işe yaramadığını hissedersin.

Seni seven insanların sayısı azalırken daha bi’ kendin, daha bi’ öz hissedersin.

Aynadaki yansıman daha sakin, daha yorgun, daha solukken sen; daha uyanık, bir o kadar net, bir o kadar dimdik, savaşa hazır hissedersin.

Rakı masanda tek başına içerken kulağına fısıldayanlar sadece Zeki, Ahmet, Müslüm, Müzeyyen, Neşet iken sen; aşık hissedersin.

Takvime baktığında geçen zamanı gördüğünde doğduğuna lanet ettiğin kadar pişman, doğmak kadar çaresiz hissedersin.

Kabullenmek ilaçtır.

Umut zehir.

Yalnızlık özgürlük.

Duygular geçici.

Beyaz tüm renklerin karışımı.

Sen dost.

Ben kayıp.





Kategoriler

Rastgele Yazılar

Sosyal Medyada Biz+